Bilge Köyü... Milyonlarca insanın değil ki yerini bilmek, adını bile bilmediği bir köy...
Mazıdağı... Milyonlarca insanın adını bilmediği köyün bağlı olduğu ilçe...
Mardin... Türkiye’nin şehirlerinden biri...
Türkiye... Üç kıta arasındaki “köprü” niteliğiyle oldukça önemli jeopolitik konuma sahip bir ülke...
Koruculuk... 80-100 bin civarında devlete ait yerel milis güç... “Terör” belasına karşı bölgedeki halkın can ve mal güvenliği için(!) kuruldu! Kelle avcılığının yanı sıra soygunlar, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, fuhuş ve insan ticareti gibi işler yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.
Mardin: Feodalizmin kendini en çok hissettirdiği bölgelerin arasındadır. Bu durum aslında tüm Türkiye Kürdistanı için geçerlidir.
Mardin Katliamı ile ilgili çok değişik iddialar var: Tecavüz olayından toprak kavgasına, kan davasından başka rantlara kadar uzanan bilgi kirliliği yaşanmaktadır. Bu iddiaların hangisinin doğru olduğunu bilmiyoruz ama bildiğimiz tek şey, bir şeylerin yolunda gitmemesi sonucu böyle bir katliamın gerçekleştiğidir. Bakan Atalay, katliam sonrası "Bu bir terör saldırısı değil!" diyerek "müjde"(!) vermedi mi? Birçok şey, ana başlıklarıyla şunlardır:
Yolunda gitmeyen şeylerin başında Kürt ulusal sorunu bulunmaktadır. “Dağda, karda yürürken çıkan ‘kart-kurt’ seslerinin zamanla ‘Kürt’e dönüştüğü” yolundaki akıllara durgunluk veren resmi açıklamalar, açık bir söylemle Kürt inkârı, bu katliamın önemli nedenlerindendir.
Feodalizm, bölgede olanca gücüyle ve sistemiyle egemendir. Feodalizm, diğer şeylerin yanı sıra çıkar kavgası sonucu birer araç olarak kullanılan değişik mezheplerin şeyhlerini, şıhları içinde yoğun olarak barındırmaktadır. Değişik boyutlardaki tarikatlar örnek olmak üzere dinin halk üzerindeki olumsuz egemenliğine bir de bilimsel anlamda eğitimin eksikliğini eklediğimiz zaman durumu daha net görebilmekteyiz.
Esas olarak tarıma ve hayvancılığa dayalı olan bölgedeki emekçi halk ile toprak ağaları arasındaki çelişki, ulusal mücadeleye sınıfsal bir karakter kazandırmaktadır. Yani emek-sermaye çelişkisi bulunmaktadır.
Bunların fikir vermesi için yeterli olabileceğini düşünerek iki soru sormak istiyoruz:
1] Ulusal kimliğin inkârını kimler, nerede ve nasıl yapıyorlar? Ulusal kimliği kabul eden siyasal yelpazenin renklerine karşı bu inkârcılar nasıl davranıyorlar?
2] Tarihsel olarak misyonunu çoktan tamamlayan ama pratik olarak yaşamını sürdüren feodalizmin bölgede etkinliğini korumasını ve güçlenmesini kimler, nasıl ve neden istiyorlar, bunun için neler yapıyorlar?
Ve cevap veriyoruz: Başlarımızı kumdan çıkarıp siyasal yelpazenin yukarılarına ve onların uluslararası ilişkilerine çevirelim.