Evrenin bilinmesi imkânını kısmen ya da tamamen reddeden bir doktrin. Bu terimi ilk olarak bilgin Thomas Huxley kullanmıştır. Lenin, Agnostisizm’in epistemolojik köklerini ortaya koyar, ve Agnostikler’in öz ile görünüşü birbirinden soyutladıklarını, fenomenlerden öteye gitmediklerini, fenomenlerin özüne nüfuz edemediklerini ve duyumlar dışında otantik olarak hiçbir şeyi kabul etmek istemediklerini söyler. Agnostisizm’in tavizci tutumu, onları idealizme götürür. Agnostisizm, eski Yunan felsefesinde şüphecilik biçiminde ortaya çıkar; Hume ile Kant’ın felsefesinde ise klasik biçimini alır. Pragmatizm ile pozitivizmin savunucuları Kant felsefesinin “kendinde-şey”ini atarlar ve dünyanın “kendinde-varlık” olarak ele alınamayacağını ileri sürerler. Agnostisizm’in hareket noktası, bilimi sınırlandırmak, mantıksal düşünceyi reddetmek, dikkati doğanın, özellikle de toplumun objektif yasalarının bilinmesinden uzaklaştırmaktadır. Pratik, bilimsel deney ve maddi üretim, Agnostisizm’i tamamen çürüten alanlardır. Eğer insanlar, bazı fenomenlere nüfuz edip bu fenomenleri yeniden meydana getirebiliyorlarsa, “bilinemez kendinde-şey” işi bitmiş demektir. Kaynak: M. Roshental & P. Yudin, Materyalist Felsefe Sözlüğü